http://www.devrekani.com

Kültürel Değerler

DEVREKANİ'DE KÜLTÜREL DEĞERLER

Devrekani' de Dini Bayramlar

İlçe genelinde bayram öncesinde temizlik başta olmak üzere bayram hazırlıkları yapılır. Mümkün olduğu kadar yeni elbise ve giysiler alınır. Tatlı ve börekler yapılır. Arife günü akşamı ailenin bütün fertlerinin evde olması istenir.

Aynı gün mezarlıklar ziyaret edilir.

Bayram sabahı erkenden kalkılır ve erkekler namaza gönderilir. Bayram namazından sonra cami içinde veya dışarıda bayramlaşma yapılır. Bu genellikle büyükten küçüğe doğru bir sıralanma şeklindedir. Bayramlaşmadan sonra yapılan dua ile herkes evine dağılır. Evdeki bayramlaşmadan sonra kahvaltı yapılır. Daha sonra bazı köylerimizde köy konaklarında veya camilerde toplu yemekler verilir. Bazı yerlerde de komşu ve akrabalar birbirlerini ziyaret ederek bayramlaşırlar. Bu ziyaretler sırasında karşılıklı sofralar kurulur ve sohbetler yapılır. İkinci ve üçüncü günlerde de diğer hısım ve akrabalar ziyaret edilir...


DEVREKANİ YÖRESİNDE KIYAFET

Kastamonu’ yu adım adım gezdiğimizde değişik renk ve biçimde kıyafetlerle karşılaşıyoruz. Sahil kesiminde ayrı, iç kısımlarda ayrı hatta aynı ilçenin değişik köylerinde ayrı kıyafetlere rastlamak mümkündür. İlçemizde de farklılaşan bu kıyafet çeşitliliğini kısaca anlatmaya çalışalım.

Devrekani ilçesi ve yakın köylerinde Erkek kıyafetlerinde diğer bölgelerden farklı bir özellik görülmez iken, kadın giysilerinde farklı özellikler sergilenmektedir. Şimdi bunları sırası ile kısaca açıklamaya çalışalım.

Devrekani ilçe ve köylerinde erkekler eskiden çarık lastik, kinotlu pantolon (Paçaları dar ve düğmeli,kalçaları geniş) , üstte yelek,ceket,fes,takke,sonraları ise şapka giyilmiştir.İç çamaşır olarak da bez dokuma iç donu ve göynek , iplikten örme fanila ,giyilirken günümüzde modern hazır giyecekler kullanılmaktadır.

Kadın giyeceklerinde ise günlük kıyafetler ile düğün ve çarşı kıyafetleri farklılık göstermektedir. Ayrıca kadın kıyafetlerinde sahile yakın köyler ile iç kesimler arasında da farlılıklar görülmektedir. Sahile yakın köylerde kadınlar ayakta naylon veya çarık lastik, yün çorap,basma kumaştan yapılan boy entarisi,belde bağlanan dokuma kuşak,kazak veya yelek,başta ise sarı yazma ve atkı eski kıyafetler olarak kullanılmakta iken bazı köylerimizde halen aynı giyecekler devam etmektedir.

İç kesimlerde ise bele bağlanan kuşak yerine ön bezi denilen dokuma önlükler, başta ise sarı yazma yerine beyaz tülbent ve atkı yerine de boy çarı denilen dokuma büyük boy çarşaflar günlük ve çarşı (Pazar) kıyafeti olarak kullanılırken günümüzde modern kıyafetler yerini almıştır.

Ayrıca kadın kıyafetlerinde oyalı yazma, boncuklu ve işlemeli yemeniler ve dantelli giyecekler kadın giyecekleri olarak kullanılmaktadır.

Not:
     Dokuma tezgahlarında dokunan ve adı Devrekani bezi diye geçen iç giyecekleri ve ön bezi yapılan bu giyeceklere artık rastlamak mümkün değildir. Bunları dokumaya  yeniden başlanılmıştır.


BİZ HER ZAMAN YİYORUZ

Olay Devrekani’nin bir köyünde geçer. İlçeye yeni gelen Kaymakam Halk Eğitimi sergilerine davet edilmiştir. Yedirmeyi ikram etmeyi seven bundan gurur duyan her köyümüz gibi serginin yapıldığı köyde sergi sonrası sofralar kurulur. Başta köy muhtarı olmak üzere köyün genç-ihtiyar erkekleri hizmette kusur etmeme gayretindeler. Misafirler sofraya davet edilir. Köylüler sofra etrafında el pençe divan.

Kaymakam;

     Sizlerde sofraya oturun. Böyle olmaz, deyince köyün altmışlık muhtarı ,
Biz her zaman yeyoz. Buyrun Bey.
     Bunu duyan genç Kaymakam fırlar. Arabaya doğru yönelerek şoförüne işaret eder. Ne olduğu anlaşılmamıştır.
Kaymakama ne olduğunu öğrenmek için yaklaşan Halk Eğitimi Müdürüne;

Sanki biz her gün aç duruyoruz. Adamın dediği lafa bak.
Kaymakam neden sonra bunun bir ikram ifadesi olduğunu anlayacaktır.


                                                                                                 
                                                                    (Ata Erdoğdu.Kastamonu Foklkloru2)


DEVREKANİ YÖRESİNDE MANİ

 Devrekani yöresinde mani derken sadece bölgeye has bir çeşit bulmak imkansızdır.
Genel olarak söylenmiş maniler ve atışma örnekleri az da olsa görülmektedir.

    Bedenen tarlada ,bahçede çalışanların bir dinlenme, yorgunluk atma yoludur. Atışmadır. Yarışmadır. Aşk ve ihtiras manileri yanında çekişli (kavgalı) maniler göze çarpmaktadır.

    İşte bunlara bir örnek.

Başakpınar köyü çevre incelemesinden alınan bir başka mani örneği:

 Ey fındığım, fındığım,
Dallarına konduğum.
Ben sevdim de el aldı,
Odur benim yandığım.

Kendini göremeden,
Zevkini süremeden,
Yüzüne bakmak çok güç,
Yüreğim titremeden.

Demir bilek bükülmez,
Taşa buğday ekilmez,
Doğrusunu istersen,
Bu kadar naz çekilmez.

Deniz geçer Sal değil,
Sözlerim masal değil,
Gönül çarşı pazarda,
Satılacak mal değil.


AĞIT

Olay Devrekani’nin bir köyünde yaşanır. Köy içinde karşılıklı kız alış verişi yapan iki ailenin dıramıdır. Yörede kız alıp veren ailelere dünürşü denir. İşte olay iki dünürşünün olayıdır.Babasını kaybeden damadın annesi ile kayınpederi arasında meydana gelen yakınlık . Köyün dedikodusuna dayanamayan damadın hem anasını, hem de kayın pederini bir arada bulduğunda balta ile doğramanın hikayesi.
Bu ağıta Dörkeni ağıtı da denir.


Sabah oldu kıyı yerleri ışıdı.
Alçak, beni yataklara düşürdü.
Yaz geçer kış gelince üşürdü.
Ah ben ölüyon kızım bana ağlasın
İsmail’im anam seni eğlesin.

Yığınımı yığdım harman kaşına,
Ne yapayım varamadım başına.
Avular kattın benim aşıma,
Ben ölüyon kızım bana ağlasın
İsmail’im anam seni eğlesin.

Kapılarımız içerden kitli virekten
Ah Halimem sıyrılda gel direkten,
Çıkar mı ki bu acılar yürükten,
Ben ölüyon kızım bana ağlasın.
İsmail’im anam seni eğlesin.

Evimiz önü hevli kapısı
Yıkılır mı şu Allah’ın yapısı,
Düşman imiş komşuların hepsi,
Ben ölüyon kızım bana ağlasın
İsmail’im anam seni eğlesin.

Evimiz yüksek bakacak,
Deli miydin düğürşüne yanacak.
Bu ahdı ise kötü gelecek,
Ben ölüyon kızım bana ağlasın
İsmail’im anam seni eğlesin.

Söyle Doktor ( Ağıt)

Hastalık. İç hastalığı. Veremdir bu.50-60 yıl öncesinin korkunç hastalığı. Genç, ihtiyar, kadın erkek demeden yataklara düşüren bir hastalık. İşte böyle bir hastalığa yakalanan delikanlının son feryatları.

Hastanenin ışıkları parlıyor.
Zayıfta hastam can terini terliyor,
Annem babam baş ucumda ağlıyor,
Söyle doktor söyle ölecek miyim?
Ben annemi görecek miyim?.

Hastanenin odaları köşeli,
İçi mermer döşeli.
Yedi yıl oldu bu derde düşeli,
Söyle doktor söyle ölecek miyim?
Ben annemi görecek miyim?

Hastanenin önünde kır atım bağlı,
Yiğitler içinde bıçağım zağlı,
İçtiğim ayran yağlı,
Söyle doktor söyle ölecek miyim?
Ben annemi görecek miyim?

Yoğurdumu ezdim ayran ettim.
Kanlı gömleğimi al bayrak ettim.
Söyle doktor söyle ölecek miyim?
Ben annemi görecek miyim?

 

DEVREKANİ’ DE DÜĞÜNLER

Kız Görme:

Devrekani ilçesinde düğünler kız görme ile başlar. Hısım,akraba ve dostların yaptığı araştırma neticesinde karar verilen kız tarafından kız görme için müsade ve randevu istenir.

Erkek tarafından birkaç kadın toplanarak kız görmeye gidilir. Giderken de kolonya ve çikolata türü şeker ve oyalı yazma (Baş örtüsü) hediye olarak alınır. Kızı beğenirlerse oyalı yazmayı kızın başına örterler. Beğenmezlerse geri götürürler. Daha sonra Erkek tarafının erkekleri kız istemeye giderler. Buna “Dünürlük” denir.

Bu toplantıda kız anası ve babası razı olurlarsa söz kesilip diğer yapılacak işlere karar verilir. İlçemizde başlık parası diye bir adet yoktur. Alınacak eşyalar birlikte karar verilerek alınır.

Şerbet:     Kız ve erkek tarafı anlaştıktan sonra şerbet içme kararı ve zamanı belirlenir. Şerbet akraba ve komşuların duyması için yapılan dini bir törendir. Genellikle Cuma günleri namazdan sonra yapılan kısa bir dua ile herkese duyurulur. Camiden çıkışta ise tüm cemaate şeker ikram edilir.

Nişan:
Şerbeti içilen kızın daha sonra nişan töreni yapılır. Alınan altın takılar, giyecekler vb. oğlan tarafı tarafından kız evine getirilir. Burada yapılan tören ile nişan yüzüğü ve diğer takılar kıza takılır. Giysiler bırakılır. Gelin olacak kız misafirlerin ellerini öper. Kız evi tarafından misafirlere yemek verilir . Günümüzde yapılan nişan törenlerine damat adayı da katılmaktadır. Düğün salonlarında yapılan nişan törenleri ise müzikli ve eğlenceli geçmektedir. Köylerdeki nişan törenlerinde de kız evinde kadınlar arasında oyun ve eğlenceler yapılmaktadır.

Elbise (Urba) kesme:
Düğün öncesinde her iki taraf tan birkaç kişi özellikle kadınlar bir araya gelerek bir manifatura mağazasına girilir. Çok miktarda giyecekler (Elbise,Buluz;Etek,İç çamaşırı, Çorap Gömlek, Ayakkabı ve altın takılar ) alınır, yakın akrabalar için hediyeler alınır. Bu külfetli masrafların tamamı erkek tarafından ödenir.

DÜĞÜN:

Köylü Düğünü:

    Düğün haftası erkek veya kadın bir kişi tarafından köylüler ve komşular düğüne davet edilir. Buna düğüne okuma denir. Çarşamba günü gündüz ve akşamı bütün komşu ve köylülere yemek verilir. Düğün içkili ise içkiler değişik yerlerdeki masalara ve gruplara ikram edilir.
    
      Davul- zurna ve kemençe eşliğinde eğlenceler düzenlenir. Silahlar atılır. Gece geç vakitlere kadar bu eğlenceler devam eder.

    Kız evinde ise kıza törenle kına yakılır. Kadınlar arasında oyunlar oynanır. Misafirlere yemek verilir.

Hak (Gelin alma):

     Perşembe günü kız evinde sessizlik,oğlan tarafında ise hareketlilik devam eder. Gelin alayına hakçı denir. Hakçılar sabahleyin damat adayının evinde toplanırlar ve güle oynaya kız evine hareket ederler.

     Taşıt olarak eskiden süslenmiş At kullanılırken günümüzde taksi ve diğer taşıtlar kullanılmaktadır. Kız evine yaklaşan hakçılar bir yerde durur ve silah atarlar. Bu bir nevi haberleşme işaretidir.

     Kız tarafından düzenlenen bir sini( İçinde börek,tavuk,İçki vb.) ile birkaç kişi hakçıların önüne gider ve onları karşılayarak buyur eder. Hakçılar kız evi önünde ayrılır. Kadınlar gelin adayının evine girerken erkekler hava şartlarına göre ya dışarıda ya da komşuları evlerinde misafir edilirler.

     Gelinen mesafeye ve zamana göre burada da çeşitli ikramlar yapılır. Daha sonra törenle ve dualarla gelinin çeyizi arabaya yüklenir. Gelin odası kardeşi tarafından kilitlenir. Kayın peder çağrılır ve bahşiş istenir. Bahşiş bir miktar para olarak verilir. Daha sonra kapı açılır ve gelin kolundan tutularak duvaklı (Baş üzerine örtülen yeşil veya kırmızı saten kumaştan dikilmiştir.) veya gelinlikli bir şekilde kayın pedere teslim edilir.
    
     Dışarıda tekrar bir dua yapılarak gelinin üzerine kağıtlı şeker veya bozuk para atılarak arabaya bindirilir. Bu sırada silahlar patlamaya başlar. Köy çıkışına kadar korna sesi ve silahlar atılarak köy terk edilir. Damat evine gelindiğinde ise gelin arabadan inmez. Kayın peder tekrar çağrılır ve geline bahşiş vermesi istenir. Kayın peder durumuna göre vaatlerde bulunur ve gelinini razı ederek damadın kolunda evine gönderir.

Gerdek:

     Hakçılar geri döndükten sonra gelin oğlan evine alınır ve dinlenmeye bırakılır. Komşu ve akrabalar hayırlı olsun dilekleri ile düğün evini terk ederler.
    
     Akşam geç saatlerde damat adayı bir imam huzurunda dualarla giydirilir, eline kına yakılır ve dualar eşliğinde gelin odasına gönderilir.
     Bu arada damadın arkadaşları ve sevenleri çabuk gitmesi için yumruk ile şaka niyetine damada vururlar. Gelinin yanında gelen akrabalarından bir kadın gelin ile damadı tanıştırarak odayı terk eder. Gelin damat ile konuşmaz. Amaç hediye koparmaktır. Damat gelini konuşturmak için para takı ve çeşitli vaatlerde bulunarak gelini konuşturur ve artık evlilik başlamıştır.

Semet:
  
     Perşembe günü hakçılar gelini aldıktan sonra kız tarafını semede davet ederler. Semet Cuma günü kız tarafı kadınlarının oğlan evine gelmesi ile başlar. Oğlan evinde toplanan kız ve erkek tarafının kadınları şarkı ve türküler eşliğinde oyunlar oynarlar .Bu arada gelen misafirlere sıra ile yemek ikram edilir. Bu yemeklerin hazırlanmasında genellikle her iki tarafta özel aşçı tutarlar.

     Menü olarak ise çorba,kuru bamya, etli pilav,düğün böreği ve baklava yanında mevsim salatası,sarma, dolma, üzüm kompostosu gibi yiyecekler bulundurulur. Hayırlı olması dilekleri ile semetçi kadınlar oğlan evinden ayrılırlar.

Evirlik (El öpme):

Semet günü geçtikten birkaç gün sonra damat ve gelin evi kız evine gelirler. Buna yöremizde evirlik denir. Gelinin baba ocağına ilk gelişidir. Burada da misafirlere yemekler verilir. Bu yemek sırasında da damat adayı çorbanın üstünü kaşıkla kapatır yemek istemez görünümündedir. Amaç kız babasından hediye koparmaktır. Kız babası da günün şartlarına ve maddi durumuna göre damadına hediye vaadinde bulunur ve damat yemeğe başlar. Bu törenlerden sonra artık yeni bir yuva kurulmuş ve geçim derdi başlamıştır.

Günümüzde düğünlerin büyük çoğunluğu Düğün salonlarında yapılmakta ise de Semet dışındaki bütün adetler aynen devam etmektedir.
 

İLÇEMİZDE DİĞER ADET, GELENEK VE TÖRELER

Beşik beleme:

    Evlenen gençlerin ilk çocukları dünyaya gelmeden önce kız anası tarafından hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar yeni doğacak bebek içindir. Bebeğin giyeceği eşyaları ile yatacağı beşiği satın alınır. El örgüsü ve dantel süslemeleri yapılır. Doğumdan bir iki gün sonra kız anası birkaç kadınla beşik beleme törenine gider. Burada yapılan dualarla bebek yeni beşiğine yatırılır. Misafirler yapılan ikramdan sonra evlerine dönerler.

Sünnet:
     Erkek çocuklar inançlara göre 3-11 yaşlar arası tek rakamlı yaşlarda özellikle yaz aylarında sünnet yaptırılır. Sünnet töreninden önce de komşu ve akrabalara davetiye verilir. Sünnet yaptıracak ailenin durumuna göre yemekli,eğlenceli sünnet törenleri olduğu gibi mevlit ve Kur-an’ı Kerim okunarak da törenler yapılır. Törene katılanlar tarafından sünnet olan çocuğa , para,altın, saat vb. gibi hediyeler takılır.

Diğer İnançlar :

    İlçede batıl inançlar yok denecek kadar azdır. Bunlardan "Nazar" önemli yer tutar. Nazardeğmemesi için maşallah kelimesi söylenir. Bazı yörelerde akşam vakti küle basmak, gece tırnak kesmek günahtır gibi inançlar vardır.

YARIM AĞIZ OKUMA:

    Eşin dostun, hısım akrabanın, mevlüde,sünnete,okunması gibi düğün,nişan, semet, kına ve hak gibi törenlere de okuma ile davet yapılır. Düğün kurulmuş evde kimlerin davet edileceği konuşulmuş ve okuyucular görevlendirilmiştir.

“ Kösö köyünü okumasak ayıp olur. Yarım ağız okuyuverelim. Ya gelir ya gelmez” diye aile içinde konuşulur.

Okuyucu olarak görev verilen genç gittiğinde;

-Bubamgil sizi yarım ağız gece gınasına okumamı söylediler. Buyruğuz.   Diye söyler.